top of page

Paralel

  • Yazarın fotoğrafı: Ferhan Tutaşer
    Ferhan Tutaşer
  • 3 Şub 2019
  • 8 dakikada okunur

Güncelleme tarihi: 7 Ağu 2024

Adam: Merhaba kıvılcım. Kadın: Merhaba. Adam: Seni görmek güzel. Kadın: ‘Seni de’ diyeceğim ama emin değilim. Yine buluştuk diyorsun… Adam: Evet, gördüğün gibi işte. Kadın: Bu defa neden? Adam: Ne yapabilirim... Kadın: Başka çaremiz yokmuş gibi konuşma. Adam: Var mı? Kadın: Neresi burası? Adam: Emin olamadım. Güzel bir yere benziyor yine de. Kadın: Güzel mi, yapma böyle lütfen! Adam: Bunu sevmiyorsun değil mi... Kadın: Bunu daha ne kadar sürdüreceksin? Adam: Hiçbir şeyi kabullenemedim. Kadın: Ah boncuk… Her şey nasıl aynı gidiyor olabilir? Değiştirebilmiş olmalısın. Adam: Aynı. Kadın: Bir de, az da olsa kilo almışsın. Adam: Bilmem. Kadın: Gerçekten hiç değişmiyor musun? Adam: Hayır. Kadın: Kendine gel. Adam: Kendi sorumluluğumdaki şeylerin kötü gidişinden rahatsız değilim. Kadın: Bu da ne demek ki? Adam: Bu halim kimseye zarar vermiyorsa sorun yok. Kadın: Kendini bir şeylere ver. Adam: Ne gibi? Kadın: İş güç.. Adam: Birbirimizi tanıyoruz, param hiç olmadı. Kadın: Hiç? Adam: Ne diyim ki kıvılcım? Kadın: Olsaydı? Adam: Onu da bilmiyorum. Kadın: Bir yer bile açmayı düşünebilirsin. Adam: Bilmem… Kadın: Söyle hadi, ne olabilir mesela? Adam: Mesela bir otel… Kadın: Otel, iyi. Adam: Nedense aklımda hep böyle bir şey vardı aslında. Orada düşünmek için çok zamanım da olur. Buna müsait yerlerdir. Kadın: Evet, odaları falan… Adam: Hayır odaları değil, daha çok onların dışında kalan her yer. Kadın: ….. Adam: Odaların dışı çok daha sessiz bence. Dünyanın bütün koridorları ilgilimi çekmiştir. Kadın: Bilmem mi. Adam: Adını da Mutsuzlar Oteli koyardım. Kadın: Mutsuzlar oteli… Adam: Evet, herkes oraya gelirdi. Kadın: Diyorsun. Adam: Yatakları biraz büyük yapmak gerekir ama. Kadın: O niye ki? Adam: Neyse. Kadın: Neyse mi? Adam: Ayrıntıya takılma şimdi. Sen neler yapıyorsun? Kadın: Benimle ilgili bir şey öğrenemeyeceğini biliyorsun. Adam: Yine mi aynı cevap? Kadın: Tersi mümkün mü? Sen kendi şartlarınla, ne yaptığını bilmediğin beni çağırdın; hepsi bu. Adam: Çağırdım evet. Kadın: Bu daha ne kadar sürecek? Adam: Çağırdım ve yaptığımdan eminim. Kadın: Çıldırmak üzereyim artık. Adam: Söyle, neler yapıyorsun? Kadın: Bana bir şey sorma. Adam: Sen sor o zaman. Kadın: Soruyorum ama her defasında üstüne geliyormuşum gibi hissettiriyorsun. Adam: Benimki dengesizlikten. Kadın: Deme öyle. Beni çok yoruyorsun ama merak etmiyor da değilim seni. Adam: Çok özledim seni. Kadın: Ama bunları geç. Adam: ….. Kadın: Bozma hemen moralini. Adam: Kim kimi yoruyor acaba…. Kadın: Tamam, hadi nefes alalım. Adam: Yapabilirsek… Kadın: Ne bileyim boncuk ya, konuşuyorum ben de kendimce işte. Bakma bana sen. Adam: Senden beri kimseye bakmadım ki. Bakacak başka kimsem de yok. Kadın: Yine son buluşmamızdaki gibi bir halin var. Adam: Paçama yapışmış bazı sıkıntılar var. Kadın: Yaka olmasın o… Adam: Yok, paça. Yakaya yapışsa daha kolay hareket edersin çünkü. Paça kötü, paça. Kadın: ….. Adam: Ne hale geldim anlatamam. Deliliğe vuruyorum. Kadın: Bahset. Adam: Cidden anlatamam. Garip işler. Kadın: Ne gibi. Adam: Olmayınca olmuyor be kıvılcım. Ben de seni merak ediyorum. Kadın: Et bakalım. Adam: Bak, sen de kapalısın. Ama her halin ilgi çekici benim için. Kadın: Kimsenin ilgisini çekmeyen hallerime hayranlık beslerdin zaten. Adam: Halen öyleyim. Kadın: Eminim. Adam: Bir ara gündüz vakti sen, balkonda o güzel elbisenle bağırmıştın. Neydi, dur… Kadın: Eveet,  bak sen de keyiflenmeye başladın. Adam: Sahi neyin nesiydi o? Neyi bağırmıştın, balkon demirlerine çıkıp kollarını iki yana kaldırarak?  “Peki nedeen? BİR HİÇ UĞRUNAAA!!!!” Kadın: ….. Adam: Biliyor musun hiçbir şey anlamamıştım ama halen aklımda. Kadın: Öyledir bu işler. Adam: Neyi kastetmiştin o lafınla? Kadın: Sen neyi hissettiysen odur. Adam: Ne hissettim kim bilir… Kadın: Sen de durup durup şarkılar söylüyordun olmadık yerde, olmadık zamanlarda. Adam: Hayat o an onu istiyor ve onu gerektiriyordu. Kadın: Amma da netsin yani(!) Adam: 'Öyledir bu işler.' Kadın: Bak sen. Adam: ..... Kadın: Spor? Futbol meraklısıydın. Adam: Evet bakıyordum biraz. Kadın: Artık? Adam: Yok bee… Kadın: Ben sevemedim o işi, sert. Futbol sağlığa zararlı bir oyun.. Adam: İlginç bir yorum. Kadın: Bir de ben bazı noktaları anlamıyorum. Adam: Hadi canım, neymiş onlar? Kadın: Dalga geçme. Bak, mesela maç 1-0 gidiyor, gerideki takım 1-1 yapıyor ve deliler gibi sevinebiliyorlar. Adam: Eee? Kadın: Ya hayır yani maç zaten berabere başlamıyor mu?! Adam: Haahahha…. Kadın: Hakem maçı başlatır başlatmaz da sevin o zaman kardeşim değil mi ama? Adam: Süpersin. Kadın: Klasik hallerim işte. Adam: Ama geride kaldı bütün haller. Kadın: Farkındayım beyefendi. Adam: Bana pek böyle seslenmezdiniz hanımefendi… Kadın: Demek ki yeni kelimeler edinmişim. Adam: Mesela? Kadın: Kişi nasıl konuşacağına kendi karar vermiyor. Adam: Evet. Ve bence ‘sağlamak’ güzel kelimedir. Kadın: İronik oldu diyosun. Adam: Evet, kaybettiğimizi anladığımızdan beri ilgimi çekiyor bu kelime. Kadın: Benim için de naçar kelimesi biçare’den daha güzel. Adam: Aynen öyledir. Kadın: Başka? Adam: Dramatikten daha dramatik bir kelime var. Kadın: ….. Adam: Evet, Ziyan. Hatta büyük harfle yazılıyormuş gibi söyleyince ne demek istediğim daha iyi anlaşılır: ZİYAN Kadın: Bence son iki harfi de yarım ses uzat. Adam: ZİYAaNn.. evet. Kadın: Bak yaa… Dur, senin bir ara nerdeyse bulduğun her kağıda karaladığın şu meşhur cümle vardı bir de. ‘’En güzeli kendini kandırmaktır… Adam: …Takılma, o konu çoktan kapandı’’ Kadın: Evet, tam buydu: En güzeli kendini kandırmaktır. Takılma, o konu çoktan kapandı. Adam: ….. Kadın: Bakma öyle ya, hafife aldığımdan değil. Adam: Biliyorum. Kadın: Bu aralar neyle meşgulsün, Neyi seviyorsun? Adam: Bu tür ayrımlarım yok artık ama uyuyabilip uyanmayı önemsiyorum. Kadın: Hadi ya. Uyuşuk biri değil miydin sen? Adam: Öyle gülüp dalga geçme, uyuşuk falan değildim. Yorgundum sadece. Kadın: Hmm… Adam: Hm ya. Kadın: Halen öyle misin? Adam: Ne mutlu ki tek parçalık puzzle yapmaya güç bulabiliyorum. Kadın: İyiymiş… Adam: iyi değil mi(!) Kadın: Bir yararı olur mu kimseye, bilmiyorum ama sıra dışı biri olduğunu hep düşünmüşümdür. Adam: Hiç öyle bir şey yok inan. Kadın: Yani ne dersen de, sen de kendinin farkındasın bence. Adam: Ben ise bu cümlenle, en fazla kastettiğin şeyi anlayabiliyorum sadece. Katılmam mümkün değil. Kadın: Öyle bir konuşuyorsun ki, bir hiçmişsin gibi. Adam: Çünkü öyleyim. Fark etmeden ters giydiğim atletimin askılarındaki dışa dönük dikişleridir rütbem. Kadın: Off bu da neydi! Adam: Bu kadarım ben yani. Kadın: Her şeyin cevabını da bulmuş gibisin. Adam: Yo, merak ettiğim çok şey var. Kadın: Evet? Adam: İlk yoğurt nasıl yapıldı acaba… Kadın: Ahahaa.. Çok acayipsin. Adam: Haklı olabilirsin. Kadın: Ne güzel bir şeysin sen. Aşk hayatın nasıl? Adam: Amma gereksiz bir soru sordun. Kadın: Hadi… Adam: Geçiniz… Kadın: Hadi lütfen… Adam: Aşk karışık bir konu benim için artık. Kadın: Nasıl? Adam: Kadının ve erkeğin aşktan anladıkları birbirinden farklı, dolayısıyla çok da düşünmüyorum artık. Kadın: …… Adam: Ne bakıp duruyorsun. Kafa da yormuyorum; kalp de. Kadın: O kadar yani? Adam: O kadar. Kadın: Dur sorayım: Mesela bir kadın bir erkek çıkıp da ‘biz birbirimize aşığız’ deseydi? Adam: Takılmazdım. Ama benim bildiğim, öyle bir şeyin mümkün olamayacağı. Kadın: Neden? Adam: Dedim ya, adam aşk diye işaret ettiği şeyi gösterirken, kadının da aşk diye işaret ettiği aynı değil. Kadın: E olabilir, ne var bunda? Adam: Sorun, farklı baktıklarının farkında değiller. Kadın: Aşkın tanımı yok mu yani? Adam: Bana sorarsan aşk, orgazmdan geriye kalan hislerdir. Kadın: İlginç. Aşka inancını yitirmiş gibisin. Adam:. Bu inancın bir önemi de yok artık. Kadın: Ya iyi de yok mudur kitaplara geçecek bir aşk, senin ‘yok öyle şey’ dediğin gibi bir şey? Adam: Ucu çok açık bir konu bu. Mesela cevap olarak ÇOK ZOR diyecekken devreye şunlar giriyor: nesi zor, ne açıdan zor, neler gerekli falan… Kadın: Neler gerekli? Adam: Bence eşleri farklı şartlar altında da görmek gerek. Güldüğüme bakma ama böyle benim için. Bir yerden sonra basit kalıyor veriler. Kadın: Vaay aştım diyorsun yani. Adam: ….. Kadın: Oy hakikaten ben de sıkıldım bu konudan… Hadi bana gerçek şeylerden bahset biraz. Adam: Lütfen açma bu konuyu. Kadın: Söylesene, halen ülkeler var mı? Adam: ….. Kadın: Şehirler falan? Adam: Bilmiyorum. Kadın: Yapma böyle, biliyorsun ne kadar merak ettiğimi. Adam: Lütfen… Kadın: Varlar mı, yağmurlar, şemsiye? Adam: Bilmiyorum. Kadın: Defterler, trafik ışıkları? Adam: ….. Kadın: Düğün fotoğrafları, cumartesiler, duvarlar? Adam: Gelme üstüme. Kadın: Nehirler peki? Adam: ….. Kadın: Balkonlar? Adam: Bilmiyo-rum! Kadın: Sesini yükseltme, asıl ben bilmiyorum! Hangi aralıkta olduğumuzdan bile haberim yok ve bizi buraya SEN getirdin! Adam: Sorma bana bir şey. Kadın: Verecesin cevap! Adam: Kes sesini! Kadın: Kelimeler? Adam: ………… Kadın: KELİMELEEER?! Adam: Varlar evet! Kadın: Güzel kelimelerden bahset bana. Adam: Yok öyle bir şey. Kadın: Hayır varlar, söylüyordun bir zamanlar. Adam: Boşver hepsini. Kadın: Hadi lütfen.. Adam: Ne?! Kadın: Anlat bana. Adam: ….. Kadın: En güzel kelime ne mesela senin için? Adam: Var mı öyle bir kelime? Kadın: Öfff… Geç bunları artık be boncuk. Adam: Ne demek bu? Kadın: Kurtul bu hallerinden. Zaten kendimi ait hissetmediğim şeyler bunlar. Adam: Ee, napiyim? Kadın: Soyut kavramlara nicel şeyler o kadar karışmış ki. Ben bunları birbirinden ayrıştıramadığım için vazgeçtim. Çok da geniş bir çevreye yayılmış haliyle yaşayamıyorsun o hissi. Adam: Ne anlatıyorsun kıvılcım… Kadın: Dur bak. Mesela bir sokak işaretinin direğine yağmurlu bir akşam vakti dayanmış ve hüzünlenmişsin. Adam: Evet? Kadın: Evet değil mi, oysa dayandığın o tabelanın yapımında asit solüsyon kullanılmış; ve sen kendini halen duygusal sanıyorsundur. Böyle şey mi olur yaa… Adam: Yani bu dediğin, benim gibilerini sadece benim gibilerin anlayabileceğini gösteren konulardan biri olmasına rağmen, kişinin hazırlıksızlığına göre travmatik bir hale de getirebilir. Kadın: Ucu açıklığı dolayısıyla olsa gerek senin de cevabın etkileyici gibi duruyor. Ama tabi benim için yetersiz. Adam: Hmm… Peki, bana açlık ve toklukla ilgili kısa bir şeyler söyler misin? Kadın: İlk aklıma varlıklı veya yoksul olmakla ilişkilendirmek geldi. Adam: Yani keyifler ve işler yerindeyse daha çok yer; tersinde de zayıflarsın? Kadın: Evet? Adam: Evet değil mi, o zaman iyi dinle: Oysa kilo almak vermekten daha hüzünlüdür. Kadın: nn-nasıl? Adam: Depresyondan, çok yemek yiyen kişileri düşün işte. Kadın: Of… O durumda aşırı kilo alınıyor gibi de sanki, değil mi? Adam: Yani… Kadın: İlginç… Heey! Mutsuzlar Oteli’nin yatakları bu yüzden büyük olmalı değil mi?! Adam: ….. Kadın: O kadar ilginçsin ki… O tuhaf haller bana da bulaşmış gibi geliyor bazen. Adam: Özür mü dilemeliyim acaba? Kadın: Yok tabi ki. Ama senle ilgili ne düşünmem gerektiğini şaşırıyorum bazen. Aklını çok iyi kullanıyorsun, ama hiçbir şey yapamadığını da iddia ediyorsun. Hiçbir şey yapamadığını söylüyorsun ama aynı zamanda bence bir kahramansın. Kahramansın ama atletini ters giyen bir kahraman…  Adam: ….. Kadın: ….. Adam: Evet, ters giydiğim atletimin dışa dönük dikişleridir rütbem. Kadın: Oof of. Sana ne demeli, hiç bilmiyorum. Hadi devam et, Hiçbir hikaye yarım kalmaz’ teorin devam ediyor mu? Adam: Kalsa seninle burada olur muyduk? Kadın: Buna katılmam işte, hiç öyle deme! Adam: Niyeymiş? Kadın: Bizim yarım kalmayacak bir halimiz mi var? Adam: Ben onu bunu anlamam kıvılcım, bitmiyoruz işte. Hiç tamamlanmasak da… Kadın: Öldür bizi o zaman, böyle var edemezsin ki bizi. Adam: Bilmiyorum. Gerçekten yapabileceğim bir şey yok. Hem her defasında bizi buraya getirmek beni de yormuyor değil. Kadın: Vazgeç artık boncuk. Zamanı gelmedi mi, baksana ne haldeyiz. Adam: Olsun… Kadın: Sorulaşıp duruyoruz her defasında. Adam: Hiçbir şeye hiçbir zaman hazır olmayacağım. Kadın: Acınacak kıvama geldik nerdeyse, yapma… Adam: Ben karar vermekte bile zorlanıyorum. Kadın: Bırak bizi. Görmüyor musun, iki paralel gibiyiz. Asla birleşmeyeceğiz. Adam: Bu kadar mı düşündürücü bir hikaye bu? Kadın: Gör! Adam: GÖRMÜYORUM! Hem, hem iki çizgiden biri biraz eğikse bir gün buluşulmaz mı kıvılcım? Kadın: Ah yavrum benim, ne kadar da masumsun. Şu an nerde ve nasıl olduğumuzu bile bilmiyorken, bir noktadan başlayıp başlamadığımızdan bile emin değilken, bunları hesap etmeye kalkmak... Hem, ya o biri eğik olsa dediğin çizgiler ters uçtan ilerliyorsa boncuk? O zaman da gittikçe, gittikçe, gittikçe ve gittikçe uzaklaşırlar. Tersi olsa bile bizimki buluşma değil, sadece kesişme olur. Yani birbirlerine değip devam ediyor da olabilirler. Adam: Beni neremden yaraladığını bilsem oramı tutup ağlardım. Kadın: Deme böyle. Adam: Şimdi,  acı çekerek ağlayan bir çocuk düşün. Yanakları o kadar ıslak ki, ağlamasından daha önce ıslanmaya başlamış sanki … Kadın: Boncuk… Adam: Hatta gözündeki yaşlar kuruduğu zaman başlar o acıklı hal. Böyle, gırtlaktan ağlıyordur kıvılcım. Kadın: Biliyorum boncuk. Tanıyorum ben o çocuğu. Adam: Ben de yeni fark ettim. Kadın: Dur! Adam: …… Kadın: Yapma bitanem. Adam: Bunu fark edeli zor tutuyorum kendimi.  Kadın: Ahh can… Adam: Benim çocukluk huysuzluğum boşuna değilmiş kıvılcım.  Kadın: Anladım, ama lütfen! Adam: Ben gelecek günlerim için ağlıyormuşum meğer. Huysuzluğum diye bir şey yokmuş. Kadın: ..… Adam: Meğer o günlerden beri biliyormuşum, çıkardığım o sesler bu yüzdenmiş.  Kadın: Ben sana ne diyeyim… Adam: Aynı o günlerim gibi ağlamaklıyım biliyor musun? Kadın: Beynimden vurma beni n’olur? Adam: Hiç değişmemişim. Bana hiç büyümediğimi söylemiştin. Kadın: Kapa çeneni! Adam: Büyümedim evet, çünkü ben o çocukken bile şimdiki yaşımdaydım. Ve derdimi kimseye anlatacak kadar dönmüyordu dilim. O yüzden sadece çocukça ağlıyordum. Kadın: Adam: Hiç değişmedim kıvılcım. Kadın: Canım… Adam: Ne yapacağız biz?

Kadın: Neredeyiz biz boncuk? Adam: Hiç değişmedim.

Kadın: Boncuk…

Kadın: Konuş benimle Adam: Meğer gırtlağımdan ağlayışım bu yüzdenmiş.

Kadın: Kurtar bizi artık. Adam: Kimsenin fark etmediği bir şey söyleyeyim mi? Kadın: ….. Adam: Arabaların ezdiği hep zayıf kedilerdi.

Kadın: Kurtar bizi…

Adam: Fikirlerimi sayıklamaktan korkuyorum. Kadın: Duyacak kimsen mi var! Adam: Ya ben duyarsam?

Kadın: Ahh, neden… Adam: Bir hiç uğruna.

Kadın: Neden…

Kadın: Konuş, konuş benimle…

Kadın: …..

Kadın: Hey?

Kadın: Nereye gittin?!

Kadın: Beni burada bırakma! Kadın: Boncuk, heeey?

Kadın: Nerdesin?!

Kadın: Beni burada bırakıp gitme?

Kadın: Ne yapacağız biz boncuk?

Son Yazılar

Hepsini Gör
ADAM'IN HİKAYESİ

Taksiciye 'çok geç kaldım beni otogara lütfen yetiştir!' dedi, gömleğini iliklerken. Taksici yetiştirdi. Adam ücreti öder ödemez inip,...

 
 
 
VİRGÜL

-Hayırdır, düşüncelisin yine sanki? +Bunu yolladı bana.. -Göster bakiyim "Virüs falan dikkat et kendine çok kalabalık yerlere girme!"...

 
 
 
biri benden uçakla gitmiş olmalı

Bekleme bölümünde yerden göğe kadarki pencerelerin öte tarafında, yerdeki yakınlı uzaklı uçaklara bakarken babamın yolculuklarla ilgili dedi

 
 
 

Comentarios


20200626_140929_edited.jpg
  • White Instagram Icon
  • White Twitter Icon
  • White Pinterest Icon
  • Beyaz YouTube Simgesi

© 2017

bottom of page