ANNE, AL BENİ…
- Ferhan Tutaşer
- 10 Oca 2019
- 1 dakikada okunur
Sorma. Ama anlatmak da istiyorum. Çünkü kimsem kalmadı.
Yine üzdüm seni ben. İki ayağım bir pabuçta, iki elim bir eldivende yaşamaya çalışıyor; kağıttan yapılmış ruhumu her gün başka bir yerde bulup topluyorum. Kalakaldım ortalarda. Ne yana gideceğimi bile bilmiyorum. Sevdiğin alnıma bulaştırmışım her şeyi. Bir yerlere gitmem, bir yerlere varmam gerekiyor. Evin halen ordadır değil mi anne. Olmasa da karnın vardır.
Anne… Al beni! 9 ay taşıdıysan daha da taşırsın, biliyorum. Dünyaya getirdiğinde de vaktini almıştım o gün, yordum seni. Ama başka yerim yok işte. Ne fırtınalardan geçtim. Tam teçhizat koşup durdum. Başıma büyük gelen miğferler takıp savaşa ittiler beni, kimse farkında değildi. Beni vurdular. Hiç de kaçmadım bak, daldım gitti içlerine. Çıktım ama kağıt ruhumu bulmam her defasında daha da zorlaştı. Nasıl da dışladılar beni, nasıl da… O anı anlatamam. Nasıl da dışladılar. Rahat rahat ağlayamayacağım kadar sıkıştırdılar beni. Ağlayamıyorum ben, bu nasıl bir haldir. Çocuğum ben diyorum yüzüncü keredir, senden başkasını inandıramıyorum. Büyümüşüm ben anne, bu nasıl mümkün olabilir. Beni beklediğini sandığım ümitlerim kentsel dönüşmüş diyicem; ne saçmalıyosun diyeceksin. Kayboldum ben anne. Çok uzaklardayım, komşulardan fazlasına sor beni. Bul beni. Al beni. İçine doğayım bu defa. Bunları da okumamış ol ve affet beni anne. Var olduğundan emin olduğum bir beyazlık olsun bari, o kadar ihtiyacım var ki.
Bilmediğin şeyler var. Yo, seni üzmek ister miyim hiç. Ne sen sor ne de ben yalan söyleyeyim.
Comments